NEFRET KOKUSU

Nefret kokusu uyandırmamaya seçenek bırakmayan yaşam salmıyor beynimi saran zehri… Bir zaman sonra alevlerin ortasında kalıp ne yapacağını bilmemenin vermiş olduğu korkuyla sabitliyorsun kendini kaçma imkanın varken… Beyninin bir ucunda sınırın ötesinde bekleyenlerinin aslında sahte fakat o anı gerçek kıldıran haykırışlarını umursamayarak teslim etmeye hazırlanıyorsunuz aslında sana ait olmasına hiç izin verilmemiş ve nerede olduğunu bilmek istemediğin halde sana gösterilen çizgiyle titreştirilen ruhunu… düşünme ile uçuşan zaman esnasında “ sen olmayan sana “ tırmananları itiyorsun hislerinle üfleyerek… yüzlerindeki silinmiş maskeyi kazıyorsun var gücünle kırıntı kalmasına nefes vermeyerek… alevlerin arasında üşüyorsun adeta zıtlığın tadına ilk defa bakarcasına… beynindeki yıldızları çarpıştırıyorsun gökyüzüne inatla, özgürlüğün damarına basarak artık benimsin dokunabiliyorum olmayan cismine ey mavi hüzün diye haykırıyor beynin yıllardır beklediği anın hazzıyla kızıl alevlerin içinde… tanrı bağırıyor sonra, haykırılanın kendisi olduğunu sanarak ; “sen o idin o da sen artık “ Görmeyen gözlerini açtığında görüyorsun bu defa gerçek olan gerçekliğin gerçekleştiğini… gökyüzü senin artık…


Çekirdek Prenses - Tarih bilimci ulu şahsiyet

1 yorum:

  1. hani bir çocuğun en okkalı küfrü gibi
    hani bir çingenin en acılı dansı gibi
    tokat gibiiii...

    kalemine sağlık...

    YanıtlaSil